47 Yaşındaki Anne A.A.
Otizm tanısı almış
24 yaşında (B.A.) bir erkek çocuğa sahiptir. Kendisinin 2 çocuğu var.
Çalışmıyor. Diğer çocuğu normal gelişim gösteren birey. Anne hamilelik
sırasında hiçbir sorun yaşamamıştır. Oğlu B.A. 6 yaşındayken tanı almıştır. 3-4
yaşında doktora götürmeye başlamalarına rağmen sorunun ne olduğu anlaşılamamış,
kendisi de belki geç konuşur diye düşünmüştür. Anne ‘’ Gittiğim uzmanlar şüphelerimi giderecek şeyler söylemedi. Başka
doktorlara yönlendirdi. Hiç biri anlayamadı. O zamanlar bu kadar gelişme yoktu
özel eğitimde.’’ demiştir. Anne A.A. oğlunun engel durumunu ilk
öğrendiğinde hissettiklerini ‘’ Çok
üzüldüm doğal olarak. Böyle bir şey olacağına pek ihtimal vermiyordum. Kendimi
suçladığım zamanlar oldu.’’ diyerek anlatmıştır. Oğlu B.A. özel eğitime 9
yaşında başlamıştır. Anne durumu kabullenme konusunda zorlandığından, bu
sürecin kendisi için hala zor olduğundan bahsetmiştir. Otizm ile ilgili bir
araştırma yapmayıp uzmanlar tarafından bilgilendirilmeyi yeterli bulmuştur. B.A
hala sözlü iletişim kuramamakta ancak öğrenme isteği fazla olan, yazı yazabilen
bir bireydir. Agresif tavırları fazla ve kolay sinirlenmektedir. Anne A.A.
oğlunun engel durumuyla ilgili kabullenme sürecinde aile bireylerinin
duygularını ‘’ Babası çok ağır etkilendi.
Çok duygusal zaten. O bana göre üzüntüsünü daha fazla belli etti’’cümleleriyle
anlatmıştır. İlk destekçisi kendi anne ve babası olan anne A.A. çevreden gelen
olumsuz tavırlar karşısında güçlü durmuş, söylenenleri duymamaya çalışmıştır.
Anne, ‘’ Çevremde kolay kabul gördüm
özellikle yakın çevremde. Ama uzakta olanlar benim gözümden bakamadıkları için
beni anlayamadılar.’’ demiştir. Bazen kendisini toplumdan soyutlanmış
hissetmektedir. Oğluyla birlikte gün içinde fazlaca vakit geçirmekte olan anne
birlikte boncuklardan takı yaptıklarını ve oğlunun bundan çok keyif aldığını
ifade etmiştir. Annenin oğlu için akademik ve mesleki yaşantısıyla ilgili üst
düzey beklentileri olmamakla birlikte, öz bakım becerileri konusundaki
beklentilerini ise ‘’ Yemeğini yesin,
temizliğini yapsın, bağımsız olarak yaşamını sürdürebilsin bana yeter.’’
cümleleriyle ifade etmiştir. Anne oğlunun şu an ki durumundan oldukça
memnundur. Anne A.A. sahip oldukları yasal haklarla ilgili yeterli bilgiye
sahip olmadığını söylemiştir.
Rabia GÜR
Rabia GÜR
42 Yaşındaki Anne Ü.T.
Ağır Derece Zihin Engeli
tanısı almış 22 yaşında (M.T) bir kız çocuğa sahiptir. Kendisinin 2 çocuğu var.
Çalışmıyor. Diğer çocuğu normal gelişim gösteren birey. Anne hamilelik
sırasında hiçbir sorun yaşamamıştır. Kızı M.T. 6 yaşındayken tanı almıştır. Bu
kadar gecikmesinin sebebi gittikleri doktorların kendilerini yanlış
yönlendirmeleri ve kızındaki yetersizliği fark etmemeleri. Doktorlar genel
olarak ‘’Genetiktir, elbet konuşur,
yürür’’ şeklinde tepkiler vermişler ve tanılama sürecini geciktirmişlerdir.
Anne Ü.T. kızının engel durumunu ilk öğrendiğinde çok üzüldüğünü ‘’Gerçek yüzüme bir tokat gibi çarptı’’
ifadeleriyle anlatmıştır. Anne, hiçbir zaman reddetme duygusunu yaşamamıştır.
Kızı 6 yaşında özel eğitime başlamıştır. Anne Ü.T. durumu kabullenme sürecini
kolay atlattığını ancak tanının geç koyulmasından dolayı fazlaca tedirginlik
yaşadığını ifade etmiştir. Soğukkanlı davranıp kızı için neler yapabileceğine
odaklanmıştır. Kızının yetersizliğiyle ilgili bilgilenme konusunda özel eğitim
uzmanlarından yardım almıştır. Anne kızının yetersizliğine rağmen birçok olumlu
yanı olduğunu anlatmıştır. Kızı M.T. uysal ve söz dinleyen bir çocuktur. Anne
Ü.T. eşinin çok üzüldüğünü, durumu kendisine göre daha zor kabullendiğini fakat
desteğini hiç eksik etmediğini söylemiştir. Anne ‘’ Olumsuz tavır sergileyenler elbette oldu, özellikle eşimin ailesi
bana karşı suçlayıcı bir tutum sergilediler. Tüm bunlara rağmen söylenenleri
duymamaya çalıştım’’ demiştir. Kabul görmeyle ilgili sıkıntı yaşadığını
ifade eden anne, çoğu kişiyle arama mesafe koymak zorunda kaldığını
söylemiştir. Toplum içerisinde de zaman zaman dışlandıklarını, insanların
olumsuz tepkilerinden rahatsız olduklarını dile getirmiştir. Anne Ü.T.’nin
kızının geleceğiyle ilgili mesleki ve akademik anlamda bir beklentisi yoktur.
Tek isteği tek başına bağımsız olarak yaşayabilecek öz bakım ihtiyaçlarını
kendi başına görebilecek duruma gelmesidir. Anne kızının şu an ki durumundan
oldukça memnun. Sahip oldukları yasal haklarla ilgili yeterli bilgiye sahip
olmadığını, konuyla ilgili kimlerden bilgi edineceğini bilmediğini
belirtmiştir.
Rabia GÜR
Rabia GÜR
42 Yaşındaki Anne E.G.
Ağır derece zihin engeli
tanısı almış 16 yaşında (O.G.) bir erkek çocuğa sahip. Kendisinin 3 çocuğu var.
Çalışmıyor. Diğer çocukları normal gelişim gösteren bireyler. Anne E.G.
hamilelik sürecini normal atlatmış herhangi bir sorun yaşamamıştır. Oğlu
O.G. 6 yaşındayken tanı almıştır. Tanı
alması için geç bir yaş olduğunu ifade etmiştir. Anlattığına göre doğumdan
birkaç gün sonra oğlu havale geçirmiştir ve hastaneye götürmüşlerdir. Doktorlar
öldüğünü düşünmüşler ancak bir süre sonra kendine gelmiş. Geçirdiği havalelerin
zihin engeline yol açtığına anlayamayan doktorlar aileyi herhangi bir kuruma
yönlendirmemiştir. Anne E.G. oğlunun engel durumunu öğrendiğinde panik olduğunu
ama derhal çocuğu için neler yapabileceğini düşünmeye başladığını ifade
etmiştir. Anne durumu çok kolay kabullenmiştir. Oğlu özel eğitime 6 yaşında
başlamıştır. Oğlunun engel durumuyla ilgili bilgi alma sürecinde Uludağ
Üniversitesi’ne gidip doktorlardan bilgi almışlardır. Oğlunun engel durumuna
rağmen boyama yapıyor olmasından, makas kullanabilmesinden çok memnun olan anne
karnı acıktığında saldırgan davranmasının da oğlunun olumsuz yanı olduğunu
söylemiştir. Oğlunun aile içerisine
katıldıktan sonra aile bireylerinin yaşadıklarını ‘’Ablası çok olumsuz etkilendi,
abisi çok kolay kabullendi ve ilgisini eksik etmedi, babası da çok zorlandı,bu
durum ona ağır geldi hala daha kabullenebilmiş değil’’ cümleleriyle ifade
etmiştir. En büyük destekçisinin kendi babası olduğunu söyleyen anne
komşularının çok olumsuz tavır sergilediklerini birçoğu ile aralarının
açıldığını da anlatmıştır. Toplum içerisinde de kabul görme konusunda sıkıntı
yaşamışlardır. Anne E.G. oğlunun geleceği
ile ilgili olarak mesleki ve akademik anlamda bir beklentiye sahip olmamakla
birlikte günlük yaşamla ilgili beklentisini ‘’
Kendi ihtiyaçlarını karşılasın, tuvalet yemek gibi becerilerini yerine getirsin
yeter.’’ Cümlesiyle anlatmıştır. Yasal haklarıyla ilgili bilgi sahibi
olmadığını da eklemiştir.
Rabia GÜR
Rabia GÜR
34 Yaşındaki Anne Mehtap Görgeç,
Down Sendromu tanısı
almış 6 yaşında (Sevinç Görgeç) bir kız çocuğuna sahiptir. Kendisinin iki
çocuğu vardır. Ve ikisi de normal gelişim gösteren bireylerdir. Öğretmenlik
yapmaktadır. Mehtap hanım erken doğumun gerçekleştiğini ve hamilelikte kordon dolanması
olduğu için çocuğunun sezeryanla erken alındığını ve Kızı Sevinç’ in doğduktan
yaklaşık 3 ay sonra tanı aldığını söyledi. Anne, ilk olarak çok
endişelendiğini, ne yapacağını bilmediği için ve nasıl bir durumla
karşılaşacağını bilmediği için çok şaşırdığını ve eşinin biyolog olması
nedeniyle bilgili olmaları onlara fayda sağladığını ve böylelikle durumu
zamanla yaşayıp öğrendiklerini belirtti. Anne, kızının bu özel durumunu da göz
önüne alarak bu sürece yaklaştığını ve bu 6 yıl Allah’ a şükürler olsun iyi bir şekilde
geçti’ ğini dile getirdi. Kızı 9 Aylık iken eğitime başlamıştır. Kızı, rutin
olarak kardiyoloji, fiziksel ve nörolojik muayenelerden geçmiştir, şuanda da
nörolojik muayenelerin devam etmekte ve tedavi sürecinin doğduğu günden bu yana
tüm takipleri yapılmaktadır. Anne kızının engel durumuyla ilgili bilgi alma
sürecini şöyle anlattı: ‘’Doğum yaptım, çocuk doktoru onun down sendromu
olabileceğini söyledi; fiziksel belirtileri var dedi. Sonra direk üniversitenin
genetik bölümüne sevk edildik, oraya gittik orda ki uzmanda bize; fiziksel
belirtiler ortada ve muhtemelen çocuğunuz down sendromlu dedi. Sonra yaklaşık 3
ay kan tahlili sonuçlarını bekledik, tahlil sonuçlarından sonra da kesin teşhis
konuldu.’’ Anne, kızının çok sosyal, girişken, kendini çok sevdirmeyi seven ve
çok tatlı bir çocuk olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda Kızında inatçılığın çok
üst düzeyde olduğunu belirtti. Anne: ‘’eğitim
sonucunda kızımın konuşabilmesi ve yürüyebilmesi beni en çok sevindiren durumlar
oldu.’’ Dedi. Anne; ablasının, babasının ve annesinin onun en büyük
destekçileri olduğunu dile getirdi. Anne:’’
kızım çok geç yürüdü,3 yaşında yürüdü, bu yüzden fiziksel gelişimi, zihinsel
gelişimi tüm aile bireyleri tarafından sürekli desteklendi, Bana ve kızıma çok yardımcı oldular.’’dedi.
Anne, Aşırı derecede bir
olumsuz tutumla karşılaşmadığını ama çevresinde anlamayan kişilerle
karşılaştığını dile getirdi. Anne: ‘’Sevinç’in özel durumunu yadırgayanlarda
oldu. Zamanla bu tarz kişilerle görüşmemeye başladık, çünkü benim için
çocuğumun fiziksel ve zihinsel gelişimi çevremdeki insanların düşüncelerinden
daha değerli ve daha önemlidir. kim Sevinç’i ve beni anlıyorsa o türden
insanlarla görüşüyoruz.’’ Dedi. Kızıyla sürekli beraberlerdir; yemek
yaparken, temizlik yaparken, markete veya pazara giderken vs. Anne, kızının
şuan geldiği durumdan memnun olduğunu ‘’ belki
akranlarının yaptığı becerileri getiremeyebilir ama benim kızım konuşuyor.’’
İfadeleriyle dile getirdi. Sahip oldukları yasal haklar konusunda hemen hemen
her türlü bilgiye sahip olduğunu ve herhangi bir danışmanlık hizmeti almadığını
belirtmiştir.
Meral BARIŞ
Meral BARIŞ
50 Yaşındaki Anne Gülten ARSU
Zihinsel Engelli,
Hiperaktif ve Dikkat eksikliği tanısı almış ve 7 yaşında olan Ecrin Arsu adındaki bir kız çocuğu sahiptir.
Kendisinin 5 çocuğu var. Annenin eğitim durumu ortaokul ve şuan herhangi bir
işte çalışmıyor. Anne, Hamilelik
sürecinde ve doğumunda şöyle bir zorluk yaşadığını dile getirdi: ‘’Hamilelikte
diğerlerine göre yaşım sorunlu olarak
gözüküyordu ama doğum esnasında nts’de bıraktılar sancı olduğu halde yanımdaki
hemşireler ‘sancın yok olsa burada gösterir’ dediler ama çocuk nts’de bağlıyken
doğdu çabucak doktorlar gelip aldılar götürdüler.’’ 4,5 yaşındayken tanı
almıştır. Anne çocuğunun gece yarısı çığlık çığlığa ağlaması sonucunda
hastaneye götürmüş ve oradaki müdahaleler sonucunda doktorlar onu başka
uzmanlara yönlendirmiştir; bu uzmanlarda muayeneler sonucunda çocuklarının
tanısını koymuşlar. Çocuğunda engel durumuyla ilgili herhangi bir belirtiyi
gözlemleyemediklerini dile getirmiştir. Anne, çocuğumun engel durumunu öğrendiğinde
çok üzüldüğünü; Tek kelimeyle dünyam
başıma yıkıldı.’’ ifadeleriyle
dile getirdi. Kızı 2 yaşında özel eğitime başlamıştır. Anne, çocuğunun durumunu;
inkar etmediğini ve suçluluk duygusuna kapılmadan, kabullendiğini ve çocuğu için bir yaşam mücadelesine
giriştiğini dile getirdi ve ‘’İnsanlar
nasıl bir kalp hastalığını vs. kabul ediyorlarsa bende çocuğumun bu engellilik
durumunu öyle kabul ettim.’’ Dedi. Çocuğunun engel durumuyla ilgili herhangi
birinden bilgi almadığını belitmiştir. Anne ye yöneltiğimiz ‘çocuğunuzun öne
çıkan olumlu yanları nelerdir’ sorusuna cevabı: ‘’Düşünüyorum da ne söyleyebilirim;
Sakin olduğu durumlarda 2,3 kelimelik cümleler kurabilir.’’ Nasılsın’’ diye
sorduğumda ‘’iyim’’ cevabını alabiliyorum yani demem o ki 2,3 kelimemiz dışında başka bir şeyimiz yok.’’Çocuğunun bir çok problem davranışlarını olduğunu, ve kendisinin bu
davranışları yönetme konusunda çok zorlandığını, nasıl yöneteceğini bilmediğini belirtmiştir.
Anne, çok üzgün bir ifadeyle çocuğunun aldığı eğitim dahilin de kazandığı
herhangi bir becerinin olmadığını dile getirdi. Anne, Ecrin’ in aileye katıldıktan
sonra kendisinin çok aşırı korumacı bir tutum içerisine girdiğini ve diğer
çocuklarının da Ecrin’ i korumaları ve iyi davranmaları konusunda uyardığını
dile getirdi. Anne kendisine hiç kimse destek olmadığını ‘’ 7
sene oldu tek başıma her şeyine ben koşturuyorum’’ ifadeleriyle dile
getirdi. Anne, bize karşı olumsuz tutum sergileyenler olduğunu ve bu kişileri
genelde takmadığını dile getirdi. Anne, çocuğunun durumundan sonra hiç kimseyle ilişkisinin kalmadığını ‘’ toplum olarak bilinçsiz bir toplumuz’’
ifadeleriyle dile getirdi. Çocuğunun sadece öz bakım becerilerinin gelişmesini
istediğini, akademik veya mesleki açıdan herhangi bir şey beklemediğini
belirtmiştir.Anne: ‘’Öğretmenlerimizle görüşünce ‘’onu yaptı bunu yaptı’’
diyorlar ama ben evimde uyguladığımda
hiçbir şey göremiyorum ve bundan etkileniyorum ‘’ dedi. Doktorların dediği
kadarıyla ve gördüğüm kadarıyla çok çok gerideyiz’’ demiştir. Yasal haklar konusunda herhangi bir
bilgisini olmadığını ve danışmanlık almadığını dile getirdi.
Meral BARIŞ
Meral BARIŞ
48 Yaşında Anne Leyla YILMAZ
Korpus kallozum agenezisi
tanısı almış 21 yaşında Süleyman Sait Yılmaz adında bir erkek çocuğuna
sahiptir. Kendisinin 3 çocuğu var. Lise mezunu ve çalışmıyor. Anne Hamileliği
boyunca ve doğumunda herhangi bir sorun yaşamadığını söyledi. 1 aylık iken
tanısı konulmuştur. Anne, Profesör ve uzmanlara başvurduklarını dile
getirmiştir. Doğum yapıldığında çocuğun anormal olduğu belliymiş zaten. Anne,
gittikleri doktorun onları Araştırma
hastanesine; nöroloji bölümüne yönlendirdiğini ve Beyin cearahı ile görüştüklerini
belirtmiştir. Çocuklarının durumunu öğrendiklerinde büyük bir depresyon
yaşadığını ve anne-baba olarak bir hayal kırıklığı yaşadıklarını: ‘’Ama aile
bireylerine baktığım zaman onlarda da var olduğunu gördüğüm için bu aileden
gelen bir şeydir diye düşünerekten kendimi bu duruma teselli ettim.’’
İfadeleriyle dile getirmiştir. Çocuğunun Genetik taramasından geçtiğini ve doğumdan
bugüne kadar hem eğitim ve hem de tedavi sürecinin devam ettiğini dile getirdi.
Süleyman 1 yaşında eğitim almaya
başlamış.
Anne, durumu kabullenme
sürecini şöyle anlattı: ‘’Ben bilinçli
bir anneyim bu durumun takdiri ilahisi ALLAHTAN geldiğini bilen bir anneyim
veren, yaratan ve alan ALLAH dedim. Maneviyatımız güçlü olduğu için takdiri
ilahisini RABBİME bıraktım. Hiçbir zaman neden, niçin, niye ben gibi sorular
sormadım. Hatta iyi ki böyle bir çocuğum oldu dedim hem teşekkür ettim hem de
hamd ettim ALLAH’A .’’ Anne,
çocuğunun yetersizliğine rağmen olumlu yanlarının olduğunu söylemiştir; Q’ sü yüksek,
zeki ve akıllı bir çocuktur. Çocuğunun problem davranışlarını: ‘’Evet zaman zaman
takıntıları var kıyafet sürtmek fermuar açmak kapalı alanları açmak ve hep bir aydınlıkta olmak istiyor.’’
İfadeleriyle dile getirmiştir. Anne, çocuğunda; kendisini en çok sevindiren
durumun Tuvalet ihtiyacı, masada yemek yeme, kıyafetlerini bağımsız giyme gibi
becerileri yapabilmesi olduğunu dile getirdi. Anne, Süleyman dan sonra ailedeki
değişiklikleri ‘’Onun bize, bizimde ona
ihtiyacımız olduğu için evimizin en özel çocuğu oldu’’ şeklinde dile
getirmiştir. Bu çocuğuyla iletişiminin daha sevecen, sıcak ve samimi olduğunu
ve diğer çocuklarıyla oranla bu çocuğuna daha çok ilgi gösterdiğini
belirtmiştir. Kayınpederinin ve kayınvalidesinin çocuğunun bu durumunu
kabullenmediklerini ve ona göre de çocuğuna yaklaşımlarının onlarınkinden
farklı olduğunu dile getirmiştir. Zamanla onlara bu durumu anlatarak, onları
aydınlattığını, onların bu yaklaşımına gocunmadığını ve yoluna devam ettiğini
belirtmiştir.’’ Anne, ilk destekçilerinin
eşi ve çocuklarının olduğunu söyledi.
Anne, olumsuz tutum sergileyenlerin olduğunu ‘’Toplum hırçınlaştı, kızdı ve destek olmadılar, herhangi bir şeye zarar verdiğinde onların
tepkileri olumsuz yönde oluyor.’’ ifadeleriyle dile getirdi. Çevresiyle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadığını ama çocuğuna karşı gösterdikleri
tepkiler karşısında da sessiz de kalmadığını söyledi. Anne, çocuğuyla her
şeyini paylaştığını: ‘’havada karada her
türlü yanında oldum onu saklamadım nereye gittiysem götürdüm. Bir kadının kol
çantası olur ya işte o benim hem kol çantam oldu hem güvencem oldu. Hem de bana
güç veren bir birey oldu’’ ifadeleriyle dile getirdi. Anne, çocuğunun
aldığı özel eğitim sonunda:
‘’Tek başına bir şeyleri yapamadığı için ve 2. bir kişiye ihtiyacı her
zaman olacağı için hiç bir gelişimsel alanda ondan bir şeyler beklemiyorum. İstediğim tek şey
onun yanında olmam ve onun benim yanımda nefes almasıdır.’’ şeklinde gelmesi istediği bir noktanın
olmadığını dile getirdi. Sahip olduğu haklar konusunda herhangi bilgisinin
olmadığını ve bununla ilgili bir danışmanlıkta almadığını belirtmiştir.
Meral BARIŞ
Meral BARIŞ
42 Yaşındaki Anne Şükriye Barış
Ağır Derecede zihinsel
Engelli tanısı almış 11 yaşında (Buket Barış) bir kız çocuğuna sahiptir.
Kendisinin 2 çocuğu var. Meslek lisesi mezunu ve şuan çalışmıyor. Diğer çocuğu
normal gelişim gösteren bir bireydir. Anne hamilelikte herhangi bir sorun
yaşamadığını fakat doktorlarının, çocuğunu, tavşan dudaklı olabileceği
ihtimalinin olduğunu söylemiş dedi. Anne, doğum esnasında çocuğunu oksijensiz
kaldığını ve 5 dakika kadar hiç ağlamadığını dile getirdi. Anne, Buket’in beyninin
doğum esansında oksijensiz kaldığı için beyinde ufak su toplanmaları olduğunu
ve bu nedenle nörolojiye başvurduklarını dile getirdi. Anne, bu doktorunun
onları hiçbir yere yönlendirmediğini bu yüzden Asuman adında bir hanıma gittiklerini ve onunda Topamaks verdiğini söyledi ve Buket’in topamaks
kullanınca devamlı havale geçirdiğini dile getirdi. Çocuğunun durumunu
öğrendiğinde şok geçirdiğini, ufakta olsa depresyonlara girdiğini ve bu durumun
çok zor olduğunu belirtmiştir. Anne, televizyon izlerken çocuğun durumuyla
ilgili bazı bilgiler aldığını söyledi. Buket, 3 yaşında özel eğitime başladı.
Anne, çocuğunun olumlu yanları olarak şunları söyledi: ‘’6 yaşına kadar mesela
kalem tutamıyordu. Kaşık dahi tutamıyordu. Ne zaman ilacı bıraktık Hepsini
yapmaya başladı. Giyinmeyi tam olarak yapmasa da çıkartmayı yapıyor.’’ Anne,
çocuğunun pek problem davranışlarının olmadığını söyledi; Anne, ‘’eğer
benim kızıma sevgiyle şefkatle yaklaşırsan. Her şeyi yapabiliyor.’’ dedi. Çocuğunun
aileye katıldıktan sonra baba veya ağabeynin herhangi bir sorun yaşamadığını;
babanın ılımlı yaklaştığını ve ağabeyininde onunla ilgilendiğini dile getirdi.
Anne, ilk destekçilerinin eşi olduğunu söyledi ama anne ve babasının çocuğunu
sevmediğini dile getirdi. Anne, ‘’ başka
aileler çocuğumu görünce çocuklarını o ortamdan uzaklaştırıyorlardı’’
diyerek toplumun sorun yarattığını dile getirdi. Anne, ‘’ çocuğumdan hiçbir şey istemiyorum ama en azından kendi
ihtiyaçlarını kendi giderebilsin’’ diyerek çocuğunun özel eğitim sürecinde
gelmesi istediği noktayı dile getirdi. Sahip olduğu yasal hakları bildiğini ve
bunlardan bakım ücretini, otobüslerden yararlanma ve giyim haklarından
yararlandığını ve yasal haklar konusunda bir danışmanlık almadığını belirtmiştir.
Tayfun ÇELİK
48 Yaşındaki Anne Halime Şimşek
Orta Düzey Zihinsel
Engelli tanısı almış 17 yaşında (Enes Şimşek) bir erkek çocuğa sahiptir.
Kendisinin 3 çocuğu vardır. İlkokulu bitirmiş ve şuan çalışmıyor. Diğer
çocukları normal gelişim gösteren bireylerdir. Halime hanım hamilelik sürecinde
ve ya doğumda herhangi bir sorun yaşamamıştır. Oğlu Enes 3 yaşındayken tanı
almıştır. Enes’in geç yürümesi ve konuşmasındaki gecikme onların doktora
başvurmasına sebep olmuş ve Doktor aileye; çocukta zeka geriliği olma
ihtimalinin yüksek olduğunu söylemiş. Anne, engel durumunu öğrendiğinde moralinin alt üst olduğunu ve geçmesi için
hep dua ettiğini dile getirdi. Oğlu 4 yaşındayken eğitime başlamış ve
tedavi sürecinde ilk başta hap kulanarak başladığını ‘’Düzelir
diye hep ümit besledim’’ ifadeleriyle dile getirdi. Anne çocuğunun engel
durumuyla ilgili okuldan bilgi aldığını söyledi. Anne, çocuğunun olumlu
yanlarının tek başına gezmesi ve insanlarla sohbet etmesi şeklinde ifade etti.
Çocuğunun problem davranışlarını olmadığını söyledi. Anne, çocuğunun toplumla
sorunsuz ilişkisinin kendisini mutlu ettiğini dile getirdi. Enes’in aileye
katıldıktan sonra ailecek çok üzüldüklerini ama şuan herhangi bir sıkıntının
pek olmadığını ifade etti. İlk destekçilerinin kardeşleri olduğunu belirtmiştir.
Anne, olumsuz tutum sergileyenlerin olmadığını olduysa da onlara belli
etmediklerini ve çevresiyle ilişkilerinde pek bir değişikliğin olamadığını dile
getirdi. Kabul görme ile ilgili sıkıntı yaşamadığını söyledi. Anne, çocuğunun
durumunun ilk başta kendi açından toplumda sorunlar yarattığını fakat sonra
alıştığını söyledi. Çocuğuyla yaptığı rutinin televizyon izlemek olduğunu
söyledi. Anne, çocuğunun şuan ki durumundan memnun olduğunu fakat akademik
olarak okuyup yazacak ve toplama çıkarmayı yapacak bir birey olmasını istediğini
dile getirdi. Sahip olduğu yasal haklar konusunda yeterli bilgiye sahip
olduğunu, bu yasal haklardan sadece bakım ücreti’nden yararlandığını fakat Yasal
haklar konusunda herhangi bir danışmanlık almadığını belirtmiştir.
Tayfun ÇELİK
Tayfun ÇELİK
46 Yaşındaki Anne Zülfiye Işık
Ağır Derecede Zihinsel Engelli tanısı almış 18
yaşında (Abdullah Işık) bir erkek
çocuğuna sahiptir. Kendisinin 3 çocuğu vardır. İlkokul mezunu ve şuan
çalışmıyor. Diğer çocukları normal gelişim gösteren bireylerdir. Anne,
hamilelik sırasında herhangi bir sorun olmadığını: ‘’karnımdayken bilmiyordum, doğum esnasında oksijensiz kaldığı için
olmuş’’ ifadeleriyle dile getirdi. Oğlu Abdullah 1 yaşındayken tanı
almıştır. Nöroloji doktoruna başvurduklarını ve doktorun, çocuğunun yürümesinde
sıkıntı olduğu için fizik tedaviye yönlendirdiğini belirtmiştir. Anne, çocuğunu
engel durumunu ilk öğrendiğin de çok üzüldüğünü: ‘’ şok geçirdim ve bu içinde bulunduğum durumum hala geçmedi’’
ifadeleriyle anlatmıştır. Çocuk tedavi sürecinde hap kullanmıştır. Oğlunun
yetersizliğiyle ilgili bilgilenme konusunda okullardan ve hastanelerden yardım
almıştır. Oğlu 3 yaşında özel eğitime başlamıştır. Anne, oğlunun olumlu yanı
olarak alıcı dilinin çok iyi olduğunu ve oğlunu problem davranışlarını
üzülerek: ’’ oğlumun ısırma ve vurma gibi problem davranışları var ve biz onun
ellerini bağladık’’ ifadeleriyle dile getirdi. Çocuğunun aldığı eğitim dahilin de
vurma davranışının azalması anneyi en çok sevindiren davranış olmuştur. Anne,
çocuğunun aileye katıldıktan sonra babanın çok üzüldüğünü ve ablalarının da
daha yeni onu kabullendiklerini dile getirdi. Annenin ilk destekçisi ablası
olmuş. Çocuğunun durumundan dolayı toplumda olumsuz tutum sergileyenlerin pek
olmadığını ama kendisinin çok utandığını
dile getirdi. Anne, oğlunun gelecekte bağımsız olarak yemek yemesini, tuvaletini yapmasını ve bağımsız giyinmesini istiyor.
Oğlunun geçmişe göre şuan ki durumundan memnun. Sahip olduğu yasal haklar
konusunda yeterli bilgiye sahip olduğunu, fakat konuyla ilgili kimlerden bilgi
edineceğini bilmediğini belirtmiştir.
Tayfun ÇELİK
Tayfun ÇELİK
35 Yaşındaki Anne Z.M
Kendisi herhangi bir işte çalışmayan lise mezunu bir ev
hanımıdır. (Z.M) üç çocuğa sahiptir. Bunların en küçüğü olan (İ.M) atipik otizm
tanısı alan yedi yaşında bir bireydir. (Z.M) çocuğunun nasıl böyle doğduğuna
bir anlam veremediğini belirtti. Buna sebep olarak ise
“Hiçbir şekilde
zorluk yaşamadım. Hamilelik sürecimde gerek beslenmeme gerek yediklerime
gerekse de yaşantıma dikkat ettim. Bu kadar dikkatli olmama rağmen çocuğumun
neden böyle olduğuna hiçbir anlam veremedim,’’ şeklinde belirtti.
Çocuğum kelime kuruyor fakat cümle kurmakta zorlanıyordu hatta hiç
konuşmuyordu. Söylediğim şeyleri bazen yapıyor bazen de yapmıyordu. Bunun
yanında çocuğum durup dururken bazen kendiliğinden yere düşüyordu ben bunu
görünce uzmana başvurmaya karar verdim. Daha sonra tanısını belirlemek için bir uzmana değil birden çok uzmana gittik.
Hiçbiri net bir şekilde net bir şekilde tanısı koyulmadı. Hepsi bizi başka
dalların hocasına yönlendirdi. Tanısı ise çocuğum üç buçuk yaşındayken bir
psikolog tarafından muayene edilirken atipik otizm olabileceği şeklinde
konuldu. Sürecin böyle olması bizi de çok yıprattı tabi. Çocuğumun atipik
otizm olduğunu ilk duyduğumuzda ne yapacağımızı nasıl yapacağımızı bilmiyorduk.
Nedenlerle ne içinler ile kendimizi bir hayli hırpaladık. Bu süreçte (İ.M) in
eğitimi için bir yılını ziyan ettik diyebilirim. Aklımız başımıza geldiğinde
(İ.M) eğitimine bir yıl geç olsa da başladık. O zamanlar durumu kabullenme
dönemindeydik, tanıyı almıştık ama net bir şekilde değildi. Zaten ilk defa net
bir şekilde rehabilitasyon da (İ.M) in otizm olduğunu duydum. Eğitimine de o
andan sonra aldığımız kararla net şekilde başladık. Zaten daha önce net şekilde tanıyı bilmediğimiz için çocuğumu ilaçlarla
tedavi etmeye çalıştım. Dediğim gibi otizm olduğunu bilmiyordum ve bu yüzden
uzmanların bana verdiği ilaçlarla çocuğumu tedavi etmeye çalışıyordum.
Çocuğumun bu durumda olması beni etkilemişti zaten. Ben duygusal biriyim ve tüm
annelerinde öyle olduğunu düşünüyorum. Bu sebepten olacak ki ilk başlarda
bayağı etkilenmiştim. Eşim ise bana göre oldukça mantıklı bir şekilde olaya
baktı ve onunla birlikte ahları vahları bırakıp durumu kabullenip çözüm
yollarına başvurduk. Çocuğum ile olan ilişkimin de gelişmesi ile gayet
rahatladım diyebilirim sanırım, onunla birlikte güzel zamanlar geçirmeye
başlayınca çocuğumun durumunu kabullenme sürecim daha kolay oldu. Çocuğumun
güzel yanlarını keşfetmek görmek
gerçekten çok güzel bir şey. O benim çocuğum, çok tatlı ve sevecen biri. Bana
göre çocuğumun yazı yazması, söylediğimiz komutları tekrar ettiğimizde gayet
güzel bir şekilde bizden alması ve bunun yanında bizi sakin şekilde dinlemesi
çocuğumun olumlu davranışları olduğunu söyleyebilirim. Tabi problem
davranışları da var ama bunun evin içinde olduğunu söyleyemem. Dışarıda ki ortam çocuğumun problem
davranışlar sergilemesine sebep oluyor. Yaşıtlarının ona karışması büyüklerin
tepkisi çocuğumda problem davranışların olmasına sebebiyet veriyor diyebilirim.
Çocuğum bu problem davranışlarını yönetme konusunda ise elimden geldiği kadar
çocuğumu anlamaya çalışıyorum. Örnek vermek gerekirse ağlarsa eğer sebebini
anlarsam hemen yapıyorum. Bazen anlamadığımda ise onu görmezden geliyorum
bazen, bazen de onu anlayana kadar onunla birlikte hareket ediyorum. Çocuğum
bir eğitim alıyor ve bu eğitimin ona kazandırdıkları var. Çocuğumun kalem
tutması ve kalemle çizmesi çok güzel ve aldığı eğitimin sosyal olmasının da çok
hoşuma giden bir şey olduğunu söylemekte hiçbir sakınca bulmuyorum. Bunlar
kendi içimizde ve çocuğumuzla yaşananlar işin birde ailevi ve toplumsal kısmı
var tabi. Çocuğumuz ailemize katılması bizi çok mutlu etmişti ama onun otizmli
olduğunu öğrendikten sonra gerçekten çok tepki verdik. Neden bizim başımıza
geldi neden böyle oldu diye kendimize çok sorduk. Tüm aile ilk başlarda çok
etkilendi, çocuğuma karşı ailem ön yargılı oldu hep. Depresyon ilaçları bile
kullandık ama daha sonra bu süreci atlattık diyebilirim. Benim bu süreci
atlatmam da en büyük destekçim eşim oldu. Diğerleri
sadece öğütler verdiler ve bu sizin sınavınız bu sizin kaderiniz diye
konuşmalar oldu ama bunlar bana oldukça boş geliyor. Kimse hiçbir şekilde
çocukla vakit geçirmeye bile gönüllü değilken öyle konuşmaları beni etkilemedi.
Aile içinde bunlar olurken toplumda ise çocuğa
çok kötüymüş gibi davrananlar oldu. Yani aldığı o tanı
yok mu işte herkes bu tanı yüzünden bize mesafeli ve önyargılı. Biz ise
onların bu tutumuna karşı bizde bir set oluşturduk. Bizim içinde varsa yoksa
kızımız oldu. İnsanların barikatına karşı bizimde barikatlarımız oldu.
Kızımızın üstünde ekstra kalkan oluşturduk. Kendi bulunduğumuz çevrede
sıkıntı yaşamadık diyebilirim ama. Çocuğum kabul görme problemi yaşamadı. Benim
açımdan da toplumun ne düşündüğü pek umurumda değil zaten. Ben çocuğumla mutlu
bir insanım. Her şeyimi onunla yaparım. Yemeğimi onunla yerim, onunla ders çalışırım,
onunla gezerim, evimin her şeyini bile ona göre düzenledim. Zaten ondan çok
büyük bir beklentim de yok, ama hayal edemeden de olmuyor yani kendi adıma çok
ileriyi düşünen biriyim ama benim şu an istediğim kızımın konuşması. İlerde ise
hayat ne gösterir ona bakacağız. İleride tabi ki diyorum neden olmasın neden
kızımda bir özel eğitimci olmasın sonuçta başaranlar var belki oda başarır diye
de düşünmüyor değilim. O da yavaş yavaş ilerliyor zaten önceden hiç komutlara
uymuyordu şimdi ise komutlarımız yüzde seksenine uyuyor ve bu gayet güzel bir
şey. Benimle bir bütün oldu. Birlikte dışarıda gezebiliyoruz yemek
yiyebiliyoruz ve bu harika bir şey. Neden daha iyi olmasın ki, onunla bir
eğitim alıyoruz ve ben bundan memnunum. Memnun olmadığım bir nokta varsa o da
sahip olduğumuz yasal haklar diyebilirim ‘’Yani
genel olarak haklarımızı biliyorum ama bu hakların tam olarak faydasını
gördüğümüz söylenemez. Hiçbirini kullanamıyoruz. Otobüs kartı var mesela ama
hiçbir yerde kullanamıyorum. Ne trenler ne otobüsler hiçbiri bizde geçerli
demiyor. Hastahaneler de sıra önceliğimizi bile kullanamıyoruz. Bu konular
hakkında aldığımız tüm bilgiler boşuna oluyor yani diyebilirim. Çünkü bunlardan
faydalanma şansımız yok. Bu yüzden bu konu hakkında genel olarak kimseye danışmıyorum
biz arkadaşlarımız kendi aramızda konuşuyoruz, bir de öğretmenlerimiz arada
bize söylüyorlar.’’
Serdar ERİBOL
Serdar ERİBOL
37 Yaşındaki Anne T.T
Kendisi herhangi bir işte çalışmayan ilkokul mezunudur.
Kendisinin iki çocuğu vardır ve (Ö.Ş.T) en küçük çocuğudur. (Ö.Ş.T) yedi buçuk
yaşında Serebral Palsi ve down sendromu tanısı almış bir çocuktur. (T.T)
hamileliği sırasında erken bir doğum yaşadığını ve çocuğunun bu yüzden down
sendromlu ve serebral palsi şeklinde doğduğunu belirtmektedir. Kendisi
çocuğunun dokuz aylıkken normal davranışlar sergilemediğini ve çocuğunun normal
büyüme sürecinde olmadığını fark ettiğinden yola çıktığını ve bunun yanında
çocuğunun kendisini takip etmediğinden de yola çıktığını belirterek özel bir
hastaneye gidip tetkik yaptırdığını belirtmiştir. Daha sonra gittiği hastanede
spastik mi yoksa otistik mi olduğunu sorduğunu orada da spastik olabileceğini
söylendiğini belirtmiş ve oradan kendisini bir çocuk hastanesine
yönlendirdiğini orada da tanıyı bir pedagogdan aldığını belirtmiştir.
(T.T) çocuğunun eğitimine tanıyı
aldıktan hemen sonra başlamıştır yani çocuğu dokuz aylıkken. (T.T) durumu
kabullenme durumunu ise şu cümlelerle ifade ediyor ‘’ Yani ben çocuğumun
durumunu kabullendim. Ama hep çare arama
durumundaydık. Babası daha zor kabullendi. Çocuğuna hala toz kondurmuyor.
İleride çocuğunun iyileşeceğini düşünüyor. Ben ise çocuğumun olduğu durumu
kabullendim.’’ Çocuğunun engel durumu hakkında birçok yerden bilgi almaya
çalıştığını söyleyen (T.T) bunları şöyle sıralamaktadır: Yani birçok yerden
bilgi almaya çalıştım diyebilirim. İnternetten bakmaya çalıştım yine etrafımdan
öğrenmeye çalıştım diyebilirim. Etrafımdaki çocukları gözlemledim onlardan yola
çıkmaya çalıştım. Yine çevremdeki insanlardan da öğrenmeye çalıştım.
(T.T) çocuğumun öne çıkan olumlu yönleri sorusuna ise
çocuğunun algısının iyi yönde gelişmesini aynı zamanda çocuğunun oldukça
sevecen olmasını gayet olumlu görüyor. Bunun yanında (Ö.Ş.T)'nİn problem davranış sergileyecek
durumda olmadığını da sözlerine ekliyor. Çocuğunun sürekli yatar pozisyonda
olduğunu bu yüzden çok bir şey yapamadığını söylüyor. Yine de çocuğunun ağlama
durumlarında olsun huysuzlaşma dönemlerinde olsun bunları yönetme konusunda da
‘’Hayatının daha iyi daha konforlu olmasına istiyorum ve çabalıyorum. Kendisini
kendimle gezdiriyorum. Normal çocuk gibi ona davranıyorum. Onu kendimle parka
götürüyorum. Bunları yaparak problem davranışlarını azaltmaya çalışıyorum.’’
Şeklinde ifade ediyor. Çocuğunun aldığı eğitimin katkısı konusun da ise
konuşması bizi çok sevindirdi. Bizden yemek istemesi mama istemesi çok güzel bir şey. Canının yandığını
belli etmesi gayet güzel. Eğitimin katkıları oldu diyebilirim çocuğuma. (T.T)
ye kendisinin aile içinde ve toplumda yaşadığı problemler ve olumlu yönler
sorulduğunda ise kendisi aile içinde herhangi bir problem yaşamadığını,
birbirlerine karşı daha duyarlı olduklarını, aile olarak birbirlerine karşı seviyeli olduklarını belirtti. Aile
içinde birbirimize zaman tanıyoruz birimiz çocukla ilgilenirken diğeri
dinlenebiliyor ve bunun yanında kendi ailem de oldukça bana destek verdi
şeklindeydi. Tabi olumsuz durumlarda başlarda olmadı değil eşimin ailesi
olumsuz yönde bir tepki gösterdi bunun sebebi benim hamilelik döneminde sigara
içmem ve bu içtiğim sigaradan dolayı çocuğun öyle doğduğu yönündeydi. Diğer
şekil kimse desteklemedi aslına bakarsan yani konuşma olarak herkes illaki bir şeyler dedi ama fiilen
kimse yanımda olmadı. Kendi ailemin desteğini aldım ama onlarda benden uzakta
oldukları için fiilen bir destek olmadığını belirtti. Kendi çevresinde ise
hiçbir değişiklik olmadığını çocuğunun kabulü ile ilgili bir problem
yaşamadığını söyleyen (T.T) bunu toplum geneline baktığında aynı şeyleri
söyleyemeyeceğini belirterek bir örnekle ekledi: ‘’Şimdi küçükken yaşadığım bir olayı anlatayım: Ben çocuğumla minibüse
bindim bebek arabasıyla minibüsçü bebek arabasını toplamamı istedi. Bende
çocuğumun hasta olduğunu söyledim ama o yine de kabul etmedi ve tekrar
toplamamı söyledi. Ücretin iki katını teklif ettim ama o tekrar toplamamı
istedi. İndir dedim indirmedi. Yani öyle bir sorunum olmuştu. Böyle sorunlar
karşımıza çıkabiliyor. Birde çevrenin ay engelli mi ah yazık gibi tepkileri oluyor
ben bunu pek umursamıyorum.’’ (T.T) ye yöneltilen çocuğun ile birlikte
yaptığı rutinler konusunda ise kahvaltıyı birlikte yaparız. çocuğumla konuşurum
konuşmamız iletişimimiz gayet iyidir. Müzik dinliyor ona müzik açıyoruz. Onu
sevme zamanlarımız var. Biz bunu onunla gayet güzel yapıyoruz şeklinde oldu.
(T.T) çocuğundan herhangi bir akademik
gelişim, mesleki gelişim, öz bakım ve günlük yaşam becerisi beklemediğini çünkü
(Ö.Ş.T) durumunun ağır olduğunun ve bunun farkında olduğunu söylüyor ve şu an
çocuğunun geldiği noktada algısının ve farkındalığının gelişmesini gayet güzel
bulduğunu ve geldiği noktadan memnun olduğunu belirtiyor. Son olarak yasal
hakları hakkında kendisine yöneltilen sorular karşısında ise birçoğundan
haberim var. Haberim yoksa da gitmediğim içindir. Yasal haklardan yararlanma
konusunda ise bir örnekle durumu açıklıyor: ‘’Engelli maaşı alıyorduk biz ama daha sonra bütçemizi yüksek buldukları
için geri ödemeli yaptılar ve bayağı bir borcumuz oldu. Yani yasal haklar var
ama faydalanamıyoruz desem yeridir.’’ Şeklinde. Danışmanlık almadığını da
belirten (T.T) çevremden
duyuyorum ya da öğretmenlerimiz bizi bilgilendiriyor deyip konuşmasını bitirdi.
Serdar ERİBOL
35 Yaşındaki Anne G.K
Kendisi hiç okumamış ve üç çocuğa sahip bir bireydir. Bu
çocuklarından biri olan (S.K) altı yaşında otistik bir çocuktur. (G.K)
hamileliği sırasında hiçbir sorun yaşamamış ve gayet normal bir doğum gerçekleştirmiştir.
Uzmanlara başvurduğunu söyleyen (G.K) çocuğum hiç konuşmuyordu ya da çok zor
durumlarda kalınca konuşması beni şüphelendirmişti, bunun nihayetinde de
çocuğum üç yıl yedi aylık iken bir uzmana gittik o da bize çocuğumuzun otistik
olduğunu söyledi. Bunun yanında
çocuğumuzun eğitimine hemen başlamamızın iyi olacağını da belirtti. Ben
hayatımda ilk defa otizmi duymuştum. Otizm hakkında bilgi edindim tanıyı
aldığım uzman doktordan, rehabilitasyona gelince de okul müdüründen ve
öğretmenlerden, kendi çevremden sorarak
da bilgi edinmeye çalıştım ve çocuğumun durumuna alıştım zamanla ama şunu
itiraf etmeliyim ki ilk başlarda gerçekten çok zorlandım diyebilirim. Çocuğum
üç yıl yedi aylık iken eğitimine de hemen başladık, dediğim gibi zaten otizm hakkında
pek bir bilgiye sahip olmamam yapabileceklerim konusunda en ufak fikre sahip
olamama sebebiyet vermişti. Onunla rehabilitasyon sürecimiz başlayınca fikirler
edinmeye ve alışmaya başladığımı söyleyebilirim. Çocuğumun durumunu kabullenme
sürecim ilk başlarda sancılı oldu. ‘’Topluma
girerken çok üzülüyordum. Çocuğum herkesin gözünün önünde kendini yere atıyor
agresif hareketler yapıyordu. Bu da beni gerçekten çok zor bir durumda
bırakıyordu. Başlangıç süresinde çok zorlandım. Daha sonra ise durumu kabullendim
ve toparlandım. Rehabilitasyona gelince de gördüm ki benim gibi bir çok kişi
var bu durumda. Bu da durumu kabullenme sürecimde etkili oldu diyebilirim.
Kendisine yöneltilen çocuğu ile ilgili olumlu yönleri ve
problem davranışlar hakkında ki görüşlerine ise şöyle açıklık getiren (G.K):
Çocuğumun sürekli güler yüzlü olması benim için oldukça olumlu bir davranış.
Problem davranışları ise istemediği bir şey olduğunda kendini yere atması ve
bunun yanında agresif olması problem davranışlarından. Bunun yanı sıra
istemediği bir şey olduğunda hemen ağlıyor. Aslında
kimse ona karışmazsa sorun yok ama maalesef bu biraz sıkıntılı bir durum. Bende
bu problem davranışlar konusunda genelde sessiz kalıyorum.
Çocuğumun aldığı eğitimin ona çok fazla beceri kazandırdığını
söyleyen (G.K) sözlerine söyle devam ediyor: ‘’Çok büyük bir beceri kazandığını
söyleyemem. Kalem tutmasını öğrendi, çizgi çalışması ve harfleri ayırt etmeye
başladığını söyleyebilirim. Etkinliklerde yapabiliyor, beni en çok mutlu ede
ise çocuğumun dil açısından duyduğu kelimeleri söyleyebilmesi beni çok
sevindiriyor.’’ (G.K) toplum ve aile içinde olan durumlara ise aile içinde her
şeyimiz değişti. Hayat yaşantımız baştan aşağı değişti. Yatıp kalkmamıza kadar
her şey ona bağlı oldu. Yemek rutinlerimiz değişti. Hayatımız alt üst oldu
diyebilirim. Çocuklarım çok değiştiler içlerine kapanık bireyler haline
geldiler. Ben çok sinirli biri oldum. Çocuğumun durumu hakkında da kimse
destekçim olmadı diyebilirim. Toplumda ise çok şükür bir problem yaşamadım.
Çarşıda olsun metroda olsun sorunlar ve olumsuz tutumlar yaşadım ama insanların
düşünceleri pek umurumda olmadı. Kendi yakın çevremde ise oturmalar olsun
birbirine gidip gelmeler olsun bitti diyebilirim. (G.K) çocuğu ile yaptığı günlük rutinlerden şöyle
:’’ Kahvaltısını yaptırıyorum, Bunun yanı sıra tablette oyun oynattırıyorum
bilgisayarda video izlettiriyorum. Bende bu sırada işlerimi hallediyorum.
Kendimle markete, bakkala götürüyorum birlikte okula gidip geliyoruz.’’
Çocuğumun inişli çıkışlı durumları olsa da şu an çocuğumun geldiği noktadan
memnunum ama daha ilerde aldığı eğitim sonucunda neden benim çocuğum da devlet
dairelerinde çalışacak duruma gelmesin diyorum. Sonuçta orada çalışan engelli
bireyler var ve ben bunları görüyorum. (G.K) ya yöneltilen sahip olduğu yasal
haklar hakkında ki bilgisi ve yararlandığı duruma cevabı ise şöyle:’’ Yasal
haklar hakkında tam olmasa da bilgim var ama yeterli bir bilgiye sahip değilim
ve bu konuda hiçbir şekilde danışmanlık da almadım. Zaten yasal haklarımızdan yeterince yararlanamıyoruz. Bende şu an
sadece engelli kartı kullanıyorum.
Serdar ERİBOL
32
Yaşındaki Anne E.S
Kendisinin 2 çocuğu
vardır. İlkokul mezunudur. Ev hanımıdır. Çocuklarından (S.S.) Serebral palsi ve
zihin engeli tanısı almış 10 yaşında bir çocuğa sahiptir diğer çocuğu ise
normal gelişim göstermektedir. Hamileyken bir sorun olmadığını fakat bebeğin
doğum sırasında oksijensiz kaldığını söylemiştir ve doğumdan sonra ise ilk 8
aylık süreçte hiç düşmeyen bir ateşinin olması nedeniyle doktor doktor
gezdiklerini fakat doğru bir uzmanı bulamamalarından dolayı 2 yaşına kadar bir
tanı alamadıklarını ifade etmiştir. İki yıllık süreçte yürümemesi, konuşmaması
boynunu tutamaması aileyi şüphelendiren durumlardır. Tanı koyulduktan sonra 2
yaşında rehabilitasyon merkezine başlamışlardır ve S.S fizik tedavi görmüştür.
Kabullenme sürecini eşiyle birlikte aşmıştır ve eşi en büyük destekçisi
olmuştur. “İlk çocuğumuzdu
beklentilerimiz vardı ama farklı bir çocuk olarak dünyaya gelmişti biz 2 yıl
boyunca bunalım içindeydik. Tedaviye başlayana kadar zor bir süreçti
farklılığını kabullenemiyorduk. Rehabilitasyona başlamasıyla ilerleme
gösterdiğini görmemiz kabullenmemiz açısından daha iyi oldu ” cümleleriyle
ifade etmiştir. Çevresinden ilk zamanlarda aldığı olumsuz tepkilerin yanı sıra
aile bir yere ziyarete gitmemiştir, evine misafir kabul etmemiştir fakat
zamanla S.S. ilerleme gösterdikçe olumsuz tepkilerin azaldığını ve
çevresindekilerin de bu durumu kabullendiğini ifade etmiştir. Şu an akademik ve mesleki bir beklentisi
olmadığını öncelik olarak çocuğunun kendi ihtiyaçlarını (beslenme, giyinme,
tuvalet) karşılayabilmesini istemektedir. Yasal haklar konusunda yeterli bir
bilgisi olmadığını, konuyla ilgili araştırmalar yaptığını söylemiştir. Figen ÇELİK
45 Yaşındaki Anne H.D.
İlkokul mezunu bir ev
hanımıdır. 2 çocuğu vardır. Çocuklarından Y.D. down sendromlu 11 yaşında bir
çocuğa sahiptir. Diğer çocuğu normal gelişim göstermektedir. Anne Y.D’ in hamilelik sürecinde bir sorun
yaşamadığını ancak 4 hafta erken doğum yaptığını ifade etmiştir. Erken doğum
nedeniyle bebeğinin gelişim göstermediğini düşünen anne H.D. kontrole
gittiğinde doktor tarafından bir uzmana yönlendirilmiştir. Gidilen uzman Y.D’
in 2 aylıkken down sendromlu olduğunu söylemiştir. Y.D. 1,5-2 yaşlarında rehabilitasyon merkezine
başlamıştır. Anne kabullenme sürecini “Engel
durumunu ilk öğrendiğimde hastane başımdan aşağı yıkılmıştı sanki, çevremde de
down sendromlu biri yoktu ne yapmam gerektiğini bilmiyordum fakat onun benim
evladım olduğunun farkındaydım ve özel eğitime başlamak bu durumu kabullenmemi
kolaylaştırdığını söyleyebilirim” olarak ifade etmiştir. Anne
rehabilitasyon merkezindeki öğretmenlerden bilgi alarak gelişimini takip
ettiğini söylemiştir. Çocuğunun neşeli olması, dans etmesi öne çıkan olumlu
yanlarıdır. Y.D. özel alt sınıfında da eğitim görmektedir ve her yeni öğrendiği
bilgiler aileyi çok mutlu etmektedir. Anne çocuğunun şu an bulunduğu noktadan
memnun olduğu ifade etmiştir. Çevresinin ve toplumun kabullenme sürecini “Olumsuz tepkilerle çok karşılaşmadım olan
tepkileri de görmemezlikten geldim çevremizle ilişkilerimizde bir sorun
yaratmadı. O tatlı bir çocuktu çekik gözleriyle, küçük elleriyle herkes tarafından seviliyordu”
cümleleriyle ifade etmiştir. Anne çocuğunun bir meslek sahibi olmasını, kendi
ihtiyaçlarını tek başına karşılayacak duruma gelmesini istediğini söylemiştir.
Yasal haklar konusunda çok fazla bilgisi yoktur. Faydalandığı yasal hakların
ücretsiz eğitim ve servis hizmeti olduğunu ifade etmiştir.
Figen ÇELİK
57 Yaşındaki Anne H.Ö.
Kendisinin 2 çocuğu
vardır. İlkokul mezunudur. Ev hanımıdır. Çocuklarından (S.Ö) Serebral Palsi ve
işitme kaybı tanısı almış 29 yaşında bir kız çocuğuna sahiptir. Diğer çocuğu
(A.Ö) normal gelişim göstermektedir. Hamilelik sürecinde H.Ö maddi ve manevi
zorluklar nedeniyle stresli bir dönem geçirmiştir. Doğumdan sonra S.Ö’ nün hiç
düşmeyen bir ateşi olması, anne sütünü reddetmesi ve aşırı derece ağlaması ile
anne kızını doktora götürmüştür ve doğumdan 6 gün sonra Serebral Palsi tanısı
almıştır. Yaşadığı şok ve üzüntüyü “ Bir iğne yapılacak ve ben eve döneceğim
diye düşünürken hayatımda ilk defa duyduğum Serebral Palsi kelimesi ile
karşılaştım, ne yapacağımı bilmiyordum” cümleleriyle ifade etmiştir. Uzman
doktor fizik tedaviye yönlendirmiştir. Fizik tedaviye tanısı 6 günlük iken
koyulmasıyla hemen başlanmıştır. Konuşmaması, seslenildiğinde bakmaması
durumuyla anne şüpheleri doğrultusunda bir uzmana başvurmuştur ve 2 yaşına
geldiğinde ise işitme yetersizliği tanısı almıştır. Özel eğitime 6 yaşında
başlamıştır ve aynı zamanda 4 yaşında işitme yetersizliği için bir kuruma daha
başlamıştır. Kızı S.Ö’ nün fizik tedavi çalışmalarını anne H.Ö evde kendi de
devam etmiştir. Tedavi sürecini “ Çok zor
günlerdi o hareketleri yaparken kızımın çığlıklarını, ağlamalarını duymak benim
canımı daha çok acıtıyordu, ilerlemeyi gördükçe acının yerini mutluluk alıyordu”
cümleleriyle ifade etmiştir. Anne H.Ö kızını bir engelli olarak görmeyip,
evladı olduğunu görerek kabullenme sürecini kolay atlattığını ifade etmiştir.
Hiç yürümez konuşmaz diye düşünülürken 14 aylık iken oturmaya başlaması 4
yaşında yürümesi, anne demesi aileyi çok sevindirmiştir. “Eşinin manevi bir desteğinin olmadığını, akrabalarının ise engelin
bulaşıcı olduğunu düşünmeleri” anneyi yıldırmamıştır ve tek başına mücadele
etmeye devam etmiştir. Toplum ve çevresiyle ile ilişkilerini “Ben yine kızımı alıp çarşıya, pazara gittim çevreden saklamadım sokakta
yürürken bakanlara karşı her yerde onu savundum” cümleleriyle ifade
etmiştir. Annenin akademik ve mesleki becerilerde bir beklentisi yoktur. Öz
bakım ve günlük yaşam becerilerini bağımsız olarak gerçekleştirebilmesinin
yeterli olduğunu söylemiştir ve kızın şu an bulunduğu noktadan memnun olduğunu
vicdanının rahat olduğunu ifade etmiştir. Yasal haklar konusunda bir bilgisi
olmadığını sadece bir süre anne bakım ücreti aldığını ve konuyla ilgili kimlerden
bilgi alması gerektiğini bilmediğini ifade etmiştir.
Figen ÇELİK
42 Yaşındaki Anne N.K.
Figen ÇELİK
42 Yaşındaki Anne N.K.
ilkokul mezunu ve ev
hanımıdır. 3 çocuğu vardır. Çocuklarından Y.K. down sendromu tanısı almış 6
yaşında bir çocuğa sahiptir. Anne N.K. strestli bir hamilelik süreci
geçirmiştir. Y.K. doğduktan hemen sonra testlerden geçmiştir ve 20 dakika sonra
tanı almıştır. Aile başka bir uzmana daha başvurmuştur uzman aileyi konu ile
ilgili bilgilendirmiştir. Aile durumu öğrendiğinde çok üzüldüğünü ve hayal kırıklığı
yaşadığını ifade etmiştir. Y.K. 9 aylıkken fizik tedaviye başlamıştır.
Kabullenme sürecinde kendisinin çabuk kabullendiğini eşinin ise durumu daha zor
kabullendiğini ve iyileşeceğine inandığını, çocuklarından en büyük olanın
kabullenmediğini ifade etmiştir. Engel durumuna yönelik anne internet üzerinden
araştırmalar yapmış, öğretmen ve doktorlardan birebir bilgiler almıştır.
Çevresinden aldığı tepkilere yönelik yaşantısını “Neden böyle? Hasta mı? Gibi
tepkilerle çok karşılaştım bu sorulara ilk başlarda cevap verirken çok
zorlanıyordum bilgilendikçe bunları cevaplamam daha kolay oldu.” Cümleleriyle
ifade etmiştir. Anne N.K. çocuğunun okulunu bitirmesini ve bağımsız bir şekilde
ihtiyaçlarını karşılamasını istemektedir. Y.K.’nın yetersiz olduğu konularda
bulunmaktadır ancak olumlu bir ilerleme göstermekte olan çocuğunun durumundan
aile memnundur. Annenin yasal haklar konusunda bilgisi vardır. Çocuğunun maaşı
bulanmaktadır. Ulaşım, su ve telefon indirimlerinden yararlanmaktadır.
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
29 Yaşındaki Anne S.S
Lise mezunu olan S.S.’nin
2 çocuğu vardır. Çocuğunun tanısından önce hastanede hasta kabulde çalışmıştır.
Daha sonra çocuğundan dolayı işi bırakmıştır. Annenin Ö.A.S. isimli bir çocuğu
vardır. Ö.A.S. otizm tanısı almış 5 yaşında bir çocuktur. Anne akraba evliliği
yaptığı için stresli bir hamilelik süreci geçirmiştir. Üçlü tarama testinden
geçmiştir. Çocuğunun Down Sendromlu olacağından şüphelenmiştir. Daha sonra
doktorlar otizm tanısı koymuş anne için çocuğunun Down Sendromlu olmaktansa
otizm tanısı alması kendisini birazcık rahatlamıştır. Ö.A.S.’nin göz teması kuramaması,
konuşamaması, basit yönergeleri yerine getirememesi anneyi şüphelendiren
durumlar olmuştur, 3 yaşında tanıyı almıştır. Anne S.S. tanı koyulduktan sonra durumu kabullenmek
yerine çocuğuna özel dersler aldırmıştır. Ve Ö.A.S. ı 3 yaşında özel eğitim
okuluna göndermiştir. Anne kabullenme sürecini “ Daha kabullenmedim.
Kabullenmek yerine ona iyi eğitim imkânları sağlayarak bu süreci atlatacağını
düşünüyorum.” cümleleriyle ifade etmiştir. Otizm ile ilgili doktorlardan
psikologlardan bilgi almıştır. Çocuğunun müziğe çok duyarlı olduğunu, Youtube
girip orada pepeyi açmayı bildiğini ve alıcı dil becerilerinin çok geliştiğini
söylemiştir. Bunlar da anneye göre olumlu gelişmelerdir. Bunun yanı sıra
çocuğunun başkalarını ısırdığını ve bazen de kendini yerlere attığını söylemesi
anne için olumsuz davranışlar olarak görülmüştür. Anne bu olumsuz davranışları
kontrol edebilmek amacıyla çeşitli seminerlere katılmış, bilgiler almış artık
bu davranışları nasıl kontrol edeceğini öğrenmiş ve bazı davranışları görmezden
gelmiştir. Anne çocuğuna verdiği eğitimin faydalarını görmeye başlamıştır. Şu
sözlerle dile getirmiştir. ”Örneğin markete gittiğimizde eskiden çocuğum bir
çikolata almak istediğinde tüm renklerden almak isterdi ama artık sadece bir
tane alıyor ve bu da sevindirici bir durumdur.” demiştir. Çocuğunun aileye
katıldıktan sonra ailedeki herkesin birer özel eğitimci kesildiğini ve
ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını söylemiştir. İster istemez ailedeki
herkesin üzüldüğünü ama yapacak bir şey olmadığını duygusal bir şekilde ifade etmiştir.
Çocuğunun bulunduğu durum ile ilgili kendisine esinin çok destek verdiğini ve o
destek sayesinde bu günlerde olduğunu vurgulamıştır. Ailesinden kimse bu duruma
karsı olumsuz tepki göstermemiştir. Ama bu durum çevresindeki ilişkilerini
etkilediğini ve hatta anne alışverişe gittiğinde çocuğunun orada koştuğunu, çalışanlar
da çocuğunu getirme veya bakamıyorsan niye çocuk yapıyorsun dediklerini belirtmiştir.
Bu sebeple anne toplumun henüz otizmi kabullenmediğini, kendisi için bir sorun
olduğunu, çevresindeki kişilerin bakışlarından rahatsızlık duyduğunu ve toplumun
daha duyarlı olması gerektiğini üzülerek dile getirmiştir. Anne günlük rutin olarak çocuğuyla
beraber parka gittiklerini, her sabah kreşe gidip geldiklerini ve arada markete
gittiklerini söylemiştir. Özel gereksinimi olan çocuğa sahip anne ileride
çocuğunun sağlıklı olmasını, kendini ifade edebilmesini istemiştir. Hatta
çocuğunun geldiği su anki noktadan çok memnun olduğu şu sözlerinden
anlaşılmıştır. ” Çocuğum almış olduğu eğitim sayesinde baya yol kat etti.
Gittikçe daha da iyiye gidiyor. Artık yavaş yavaş konuşmaya başladı. Gecen baba
dedi ve çok mutlu olduk. Dün de anne demeye başladı sanki dünyalar benim olmuş
gibi çok sevindim. ”demiştir.
Anne sahip olduğu yasal haklar konusunda
biraz bilgisinin olduğunu söylese de bu haklardan yararlanma talebinde
bulunmadıklarını söylemiştir. Bu konu ile ilgili danışmanlık aldığını ifade
etmiştir.
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
35 Yaşındaki Anne P.Ş
Lise mezunu esnaf olan P.Ş’nin 2 çocuğu
vardır. Çocuklarından Y.Ş. atipik otizm tanısı almış 5 yaşında bir çocuğa
sahiptir. Stresli bir hamilelik süreci geçirmiştir. Y.Ş.’nin göz teması
kuramaması anneyi şüphelendiren bir durumdur, 3 yaşında tanıyı almıştır. Anne
P.Ş tanı koyulduktan sonra otizm ile
ilgili araştırmalar yapmış ve Y.Ş. 3 yaşında özel eğitime başlamıştır. Anne
kabullenme sürecini “ Benim durumu
kabullenmem zor olmadı fakat eşimin kabullenmesi zor oldu bu yüzden 2 yıl kayıp
verdik” cümleleriyle ifade etmiştir. Hırçınlık ve asabiyet davranışlarının
yanında anne çocuğunun bazen bizde bile zeki olduğunu düşünüyorum şeklinde açıklamıştır.
Hırçın oluşu konusunda anne çocuğunun öğretmenlerinden bilgi almıştır ve
bunları evde de uygulamıştır. Y.Ş. aileye katıldıktan sonra yakın akrabaların
çok üzüldüğünü ancak olumsuz tutumlarla çok fazla karşılaşmadığıını
söylemiştir. Çevresindeki insanların da zamanla bilinçlendiğini ve daha duyarlı
olmaya başladıklarını ifade etmiştir. Özel eğitim süreci sonunda anne çocuğunun
özbakım ve günlük yaşam becerilerini bağımsız olarak yerine getirmesini
beklemekte ve çocuğunun aldığı eğitim ile ilerlediğini, şu an bulunduğu
noktadan memnun olduğunu söylemiştir. Anne P.Ş’nin yasal haklar konusunda
bilgisi yoktur konuyla ilgili kimlere başvurması gerektiğini bilmemektedir.
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
Mehmet GÜMÜŞTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder